28 Haziran 2009 Pazar

Yorumlara Yorumlar

Harun Ünlüsoy dedi ki...
nükhet hanım bu da mı sizsiniz?kuzum allah aşkına siz tam olarak kimsiniz:))
03 Haziran 2009 Çarşamba 17:55
Nukhet H.Gökaltay dedi ki...
Bütün mesele de orada ya Harun CİN Öğrencim, hiçkimse olduğumuzu bile bile. Hepsinin bir yanılsamadan ibaret olduğunu sezerek! İz bırakmak dahil her afilli fiilin var olan dünya gerçeği ile çelişkisinin farkında oluşun derin kederi ile canlı olma halimi sürdürürken, yaşamı en azından o an kendim için anlamlı (başkaları için faydadan başka bir anlama da çıkmıyor bunun yolu)kılmaya debelenmeden ibaret belki, belki de? Yoksa kimse olmakla hiç avunamadım ve dahi şikayetim var. Hep cin kal çocuk.

27 Haziran 2009 Cumartesi

GÖKSEL'İ DİNLERKEN

Göksel'i dinlerken Sen Bensiz, Ben sensiz şarkısında

"Bir masalmış geçen yıllar
Kaç yaprak var elimizde" dediğini anladım.

Ben onu yıllarca "Taç Yapraklar elimizde" diye dinlemiştim.

Biyolojiyi çok mu çalışmışım zamanında ne?
Taç yapraklar elimizdeyse gövde ve sap nerede demezler mi?

KENDİNİ YALNIZ HİSSETME!

Nükhet H.A. GÖKALTAY dedi ki...
Filmler biterdi, sekiz on salon barındıran devasa bileşkelerde sokağa hiç adımımı atmadan (gerçekle yüzleşmek hep ötelenesi ya) diğer filmin seansına girerdim. İsteksiz adımlarla dış dünyaya çıktığımda sürüklenmenin bir çeşidine benzer halde yürürdüm. her seferinde gün ışığı rahatsız edicidir çünkü tanık olunası bir dünyayı aydınlatmaz.

24 Haziran 2009 Çarşamba

FİLMLERE SIĞINMAK

ROLLER ÜZERİNDEN VAR OLABİLMEK.
Aslında yarın vizem vardı ama hızla seansları kontrol edip araya sıkıştırmak konusunda öyle istekliydim ki hemen yeni vizyona giren filmi gördüm
BENİ KİMSENİN GÖRMEDİĞİ GERÇEĞİ RAHATLATICIYDI.
KARANLIK SALONLARDA SAHNE BENİM YANILSAMAMI DESTEKLİYOR HİÇ DEĞİLSE IŞIKLAR YANANA KADAR.
BİLETTE YAZDIĞI KADAR SÜREN HAYALLER ALIYORUM. BU KARŞILIKLI ANLAŞMADA MASALLAR SÖYLEYEN TARAF OLMAK BİLE RÜYAMI BOZMUYOR. İNANMAK İSTEYENLERE HİKAYE ÇOK. AMA BEN ÇOK 'AZ' IM.
VE BEN OYNAMIYORUM

23 Haziran 2009 Salı

GÖKSEL'İ DİNLERKEN

Şarkı dinlerken solistin gırtlağına birinin bastığı zannına kapılmamak iyi bir duygu hali her şeyden önce. Albümde anlam ifade eden cümlelerden oluşmuş şarkılar özlediğim derinliği hatırlattı.
Derinlik de zor bulunur oldu ya bir de ona yanarım diğerlerine ilaveten.
Suyun dereden akışı gibi rahat, bir ses sükununda kalakaldım. Bir süre böyle durakalmayı özlemiştim. Ben bu CD'yi hep dinlerim artık. Hala aynı vaziyette durup dinliyorum; işin kötüsü eşlik etmeye de kalkıyorum. Yok sussam iyi olacak. Bu sesleri doğru çıkarmak da zor iş. Zülfü Livaneli de Özgürlük şarkısını hala nasıl söyler merak ederim, ben iki hece sonra yanlış çığırıyorum o şarkıda da, neyse benden bu konuda performans bekleyen yok neyse ki yoksa var mı? İyi niyetle başlarım o notaya çıkarım ama oradan inmemi hiç beklemeyin.
Sağolun emeği geçenler

ARIZALARIM

HOCAM SİZE YAZARSAM EN AZINDAN KENDİME YAZIDAN YANSIYANDAN BAKAR MIYIM?
KONU:ARIZALARIM
MESELE:GEÇER Mİ
MÜHİM MESELE: KAÇ VAKİTTE
KRİTİK ÖNEME HAİZ NOKTA: ÇOK GEÇ OLUR MU?
DİPLOMA TÖRENİ
Bu tören hatırlanası olmalıydı ama birincilik kürsüsünde olan arkadaşıma bakıp Pişmanlık duymak planlamadığım, HAZIRLANAMDIĞIM(kepi atmak için almak konusu hala saçma geliyor ama ne yapalım ki daha az salakça bir şey taklit edilememiş!).
Bu ilkokul birinci sınıftan beri hep böyleydi. Tam konuları okumaya karar verdiğimde ertesi gün okulun son günü olurdu. Sonra da birincilik kürsüsünde kendimi görmeyi istemek de ayrı bir acınası durumdu ama uzun süre bu şuursuzluğum sürdüğü için farkına değilmiş gibi yaparak, belki de ilk kez farkındalık eylemini etken halinde kullanan kişi olmayı sürdürüp durdum.(Sahi diğer insan ve her durum ve konumu kullanıcılardan daha masum olduğunu biliyordum ama!)
Sarsak ve dalgın biri olarak göz ve kulak hafızamın mükemmele yaklaşmıyacağının az çok bilincindeydim ama ben de her çocuk gibi aşarılı olmayı, kahramanca bir şey yapmayı, herkes tarafından hayranlıkla izlenen, sevilen biri olmayı arzulamıştım belki de biraz şiddetli bile sayılabilirdi. İşe yaramayan bir abartma duygum vardı ama nerede gereksiz konular varsa onlar üzerinde ısrarlı dururdum.İster miydim böyle biri olmayı yok!
Peki ben değişir miyim?

3 Haziran 2009 Çarşamba

"Palermo'da Yüzleşme" wim Wenders'i kıskanmak!

Kıskanmak için bula bula Wim Wenders'i bulmak da ayrı bir bahtsızlık tabii. Filmlerden çıkarken farklı rüzgarlar vurur yüzüme. Bazen bütün gün elimde bir kamera varmış gibi ağır ağır tadını çıkara çıkara salınırım vizörden görünen benmişcesine. Bazen de görüntüde sadece kendim ve yalnızlık varmış da izleyenler de sessizce gitmiş gibi manasız bir boşluk kalır geriye. "Barbarların İstilası'nda" açık denizlerdeki kızına bilgisayar ekranından "son" vedasının kesik kesik yansımalı gelen görüntüsündeki kırık dökük diyaloglarındaki trajedi, her vedamda açık kalmış yarasından usul usul kanar.
Wim Wenders'in "son" uyla hesaplaşması da bu dünyadan ayrılış ile ilgili yorumları da; Babamın, son vedasından önceki, hasta yatağında iken yarım kalmış sohbetlerimizin mucizevi bir tanıklığıydı sanki. "Ortak acılı hesaplaşmaların hiç tanışmadığım ortağı yeryüzünün bir uzak diyarındaymış" demenin çelişik karmaşasında
Evrenseli yakalamak ilahi bir hediye ve herkese nasip olmuyor...
Ama filmin İtalya'da çekilmesini, gıpta ile yutkunurak izlemek ayrı bir de hicran yarasıydı.