2 Temmuz 2009 Perşembe

Nukhet Gokaltay'ın Kitaplarından, Köşe Yazılarından, Film ve Albümlerden, Radyo Programlarından

PARADOKSLARLARIM

Dostum Matematik (Euclid, Zenon’a teşekkürlerimle)*

İncinebilir ruhumu geceler korur benim. Alacakaranlık saatler bana göredir; çünkü çehrelerin ardındakini gizler loş ışıklar.

Issızlığımda gölgelenirim biraz daha, ama yumuşacıktır duygular akşam alacasında.O ağır koyuluk korur beni, derin ve katıksız hissedişlerimle ürkmeden ben olabilirim.

Söylediğim kelimeler arttıkça anlaşılabilir olma şansım pek yoktur benim.

Gerçi bunun, yanlış olduğuna da hep inanmak istemişimdir.

Ama gittikçe acılaşan insani ilişkilerin özetine bakınca gölgeli bir kuytuya çekiliş evladır.

O yüzden formülleri sevdim, arkasındaki ilişkiler kesindir. İspatlar yalın ve katıksızdır. Aaaahhhh Euclid ile ama ne iyi olurdu Zenon ile keşke görüşebilseydik. Kusursuz teoremlerin kurgusu hayatınkinden daha saydamdır. Düzenin büyülü şaşmazlığı yansır. Böyle paragrafları pek uluorta söylememek daha hayırlısı. Bu yüzden de daha az kendim gibi konuşuyorum.

Sabahlar zırhımı deler benim. Başını sokacak kabuğu olmayan kaplumbağa halime doğar güneş. O yüzdendir tedirginliğim.

Gece bitince matematik teoremlerimin kesin huzmeli takımyıldızı etkisi dağılır. Hesaplanamayan bakışlara karşı çocuk şaşkınlığım örtüsüz kalır.

Çokça öze değmeyen ve bir türlü eksik kalmış, öksüz cümleler kırık dökük dökülür dilimden, sonundaki heceleri pek anlaşılmayan. Bir türlü birbirimizi yakınlaştıramayan konuşmalardan, hızla (seyirtir) kaçarım.

Gündüzün acımasız yüzü silikleşir, aczim ve tenhalığım gömülür gecenin laciverdi kuytusuna. Oysa rakamlar yalansızdır ve sürprizleri gülümsetir. İkincil anlamları, kinayeleri barındırmazlar ve eşitlikten yanadır.

Geceler yalın, formüller birleştirici; ben ise kabuksuzumdur.

O gün ne yzaık ki dışarı çıkacaktım; iyi bir sebebim vardı kitap alacaktım. Yeni basılmış kağıt kokusunu içime çekmek beklentisi dışarsının üürkütücülüğünü ikinci sıraya öteliyordu. Sokak manzaralarındaki kanatıcı uçurumlara şahit olmamak için metroya binecektim acemi adımlarla epey bir dolaşarak bir delikten aşağı inmeyi becermiştim. Sağa sola yanlış yönlere saparak da olsa jeton alınacak bir gişe bulmuştum.

Acemiliğin yürüme konusundaki sonuçlarından birisi de sık sık başıma gelen karşıdan gelenle aynı yöne hamleler yaparak bir türlü boş koridora dalamamamk olduğunu gerçeğini gözlemledim. Trene binmek konusunda atak yapma çekingenliğim yüzünden az kalsın peronda kalıyordum. Sakin bir köşede sığınmış ve yarasa misali tavandaki el tutma direğine tutunmuş giderken panik içinde aldığım jeton aklıma geldi.

Sayfaların yüzüme vuran ışığı da yokken kendimi daha da yabanıl ve yeteneksiz hissederim. İlk durak anons edildiği andan itibaren aldığım jetonu aramaya başladım. Çantamın bozuk para gözünde de bulamayınca sıkıntım sinirle sarmaş dolaş olmuştu ve giderek sıcak basıyordu.

Sıkıntı ile çantamın tabanını ararken, dipte duran kalemimim kurşun ucu tırnağımla etim arasına saplandığımda ( içimden bir daha 0.5 uçlu kalemi çantama koyarsam diye kendime saymaay başladım).

Derimin tüm gözeneklerinden aynı anda ter fışkırdı.

Bu arada son durağa gelmiştik ve daha ziyade sürüklenerek inen kalabalığın tamamen boşalmasını bekledim.

Metro’dan çıkış yönlerinin hangisinin Taksim tarafıdır diye tabelalara bakınırken çantamın içini daha bir telaş ve gerginlikle üçüncü defa alt üst ediyordum.

Ama yoktu işte, bulamıyordum…Jetonu belki de bozuk para çantasına attım diye cüzdanımın hepsini çantama boşalttım; zaten arapsaçına dönüşmüş çantanın içi tamamen zıvanadan çıktı! Zıvanadan yalnız çıktığını hiç görmedim ya! Genelde beraber çıkarız kendileriyle!

Hoş dengeli bir ruh düzeni hali de hiç anımsamam! Bu halim dışarıdan da farkediliyor galiba! Yoksa çevredekiler, bir süre iri açılmış gözlerle sabitlenerek bakıp sonra niye süratle uzaklaşsınlar ki?

Vücudumdan başıma, saç diplerime yükselen ter ile üzerimdeki giysilerin sırılsıklam olduğunu hissettim. Panikten kurtulsam ‘cezası ile bilet almak için’ gişeye gitmeyi becerebilecektim, ama bunun dışarıdan nasıl algılanacağının endişesini bertaraf etmem gerekti’.- Ki bunu üç seansta gideririz diyen NLP,(Neuro Linguistic Programming),EFT’ci ve diğer üç seansta hallederizcileri bir kez daha andım! (Psikolog ve Psikiyatrları bu cümlenin dışında bıraktım). Gişedeki adamın yüzüne bakamadan, suçlu çocukların psikolojisi ile göz göze gelmemeye çalışarak, çünkü – daha şimdi almıştım-diye mırıldanacaktım ama bu kadar kısa sürede nasıl kaybedebildiğine şaşırarak bakan gişe memurunun gözlerine bakmasam bile tahayyül edecektim. Cezalı olarak tekrar jeton almaya bir cesaret karar verdim, hala çantanın dibindeki (iki aydır neden oradadırlar diye söylenerek) not kağıtlarını karıştırıken turnikenin iki yanıdaki sabit bloklardan sağdakine küt sesi ile çarptığımı, dayanılmaz bacak acımdan farkederken değdiğim turnikenin açıldığını da farketim. O ne! turnike ileri doğru hareket ediyordu nasıl olabilirdi ki? Jetonu bulamadan nasıl geçmiştim ki?

Jetonu bir yerlere tıktığıumın farkına bir faz farkı ile vardım gerçi ama erken bunama için testlere de aynı gün başvurmayı akıl ettim hiç değilse. Unutmazsam gideceğim.

Sahi ben aslında her gün A noktasından kalkmama rağmen bir süre sonra B’ye varmak ile ilgili hiç bir isteğimin kalmadığını yazacaktım. Belki de o yüzden yolculuklarım çoğunlukla kayboluşlarımdır. Zenon gibi adımlarımla ilgili sorunlarım var, ağır dalgınım ve bütün bunlara rağmen iyi bir matematikçi değilim. Bunca mihneti bir hiç için çekiyorum.

Gece yeni bir güne hazırlanıyor,ben acaba hangisidir diye düşünürken sıradaki yerini alıyor.

Işık huzmelerini farkedince süratle kuytuma doğru kaçıyorum. Zenon’u yanıma alarak tabii.

*Zenon Paradoksu:A noktasından hareket eden ve her seferinde bir önceki adımının yarısını atan birisi hedef B noktasına varamaz (der kısaca.)

Tevekkeli değil ben bu adamı hep sevmişimdir. Bir o halimden anlardı yaşasaydı! Kitap mı? Gücüm metrodan çıkmaya yetmedi aynı sıkıntı ile geri dönerken kimse ile göz göze gelmemeye çalışarak yeniden dönüş jetonu alıp, turnikede deliğine atmayı ikinci denemede becerdim(o arada senkron tutturamadığım için bacağımı yine demire çarptım)ve vagona girerken, içimden jetonların daha vagona gitmeden turnikelere atıldığını unutmamak üzere sık sık tekrarlayarak metrodan dışarı çıkıp evime doğru hızla koştum.(Allah'tan beni görenler açılıyorlar)

Kitap mı?

Gün ışığına çıkmaya bir daha hazır olunca alacağım.